KEMANE NASIL YAPILIR ?




Halk Müziğinde Çalgılar Uluslararası Sempozyumu Bildirileri. İstanbul: Motif Vakfı Yayınları, ss.
BİR KABAK KEMANE YAPIM USTASI: HALİL ÇELİK
Prof. Dr. Metin EKİCİ*
Öğr. Gör. Özgür ÇELİK**
Türk insanının, günlük yaşamdaki ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak çeşitli alanlardaki yaratıcılığı yanında, müzik alanındaki yaratıcılığı da hiç azımsanmayacak bir düzeydedir. İşte bu yaratıcılık alanlarından biri olan Türk halk müziği, bu müzik tarzını yaratma ve icra etmede kullanılan pek çok çalgıya sahiptir. Türk halk müziğinin yaratımı ve icrasında kullanılan çok çeşitli çalgılardan biri de kabak kemanedir.
Belli bir alanda oluşturulan gelenek, sadece eskiden yaratılmış ve benimsenmiş olan bilgi ve becerinin sürekli olarak aynen uygulanmasından ibaret değildir. Gelenek; atalarımızdan bize miras kalan mevcut bilgi ve beceriyi, bireysel yaratıcılıklarımızla bazen yaratım ve kullanım yöntemi, bazen şekil ve yapı, bazen içerik ve bazen de işlev bakımından geliştirmektir ve mevcut geleneklerimiz ancak bu güncellemeleri yapabilirsek, bu gelişmeleri oluşturacak ustalara sahip olursak ve onlara sahip çıkarsak ayakta kalacaktır. Ancak, böyle bir düşünce ile dünya üzerinde kimlikli bir millet olarak yer almamız mümkün olacaktır.
Biz de bu bildiride, geleneği güncelleyen, yaratıcılığı ile Türk halk müziğinin temel unsurlarından biri olan çalgıyı, daha özel anlamda ise, kabak kemaneyi kendi çağının gereklerine göre yapıp, yaptığı kabak kemanelerle geleneği yaşatma gücünü ve gücümüzü ortaya koyan bir kabak kemane ustasını ve onun sanatçılığını tanıtmak ve tartışmak istiyoruz. Bildirimizde ilk olarak kabak kemane ustası Halil Çelik’in hayatı hakkında bilgi verilecek, daha sonra kabak kemanenin Türk halk müziği içindeki yeri tartışılacak ve Halil Çelik’in kabak kemane yapım tekniği tanıtılıp, onun kabak kemane yapımında ortaya koyduğu yenilikler tartışılarak bir sonuca bağlanacaktır.
USTANIN HAYATI:
Halil Çelik; 1938 yılında Uşak İli, Banaz İlçesi’ne bağlı Gürlek Köyü’nde dünyaya gelmiştir. İlkokul eğitimini Gürlek’te tamamladıktan sonra, 1955 yılında Savaştepe Öğretmen Okulu’na girerek, eğitimine devam etmiştir. Bu okulda diğer derslerinin yanında, ilk müzik eğitimini ve ağaç işlerine yönelik ilk deneyimlerini kazanmaya başlayan Halil Çelik, 1961 yılında mezun olduktan sonra, Uşak Merkez Paşacıoğlu Köyü’ne sınıf öğretmeni olarak atanmış ve öğretmenlik görevine başlamıştır. 1964-1966 yılları arasında Sivas Suşehri’nde
* Prof. Dr. Metin EKİCİ; Ege Üniversitesi, Türk Dünyası araştırmaları Enstitüsü, Türk Halk Bilimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesidir.
** Öğr. Gör. Özgür ÇELİK; Ege Üniversitesi, Devlet Türk Musikisi Konservatuarı, Temel Bilimler Bölümü Öğretim Görevlisidir.
Halk Müziğinde Çalgılar Uluslararası Sempozyumu Bildirileri. İstanbul: Motif Vakfı Yayınları, ss.
“Er Öğretmen” olarak askerlik hizmetini yapan Çelik, 1968 yılında Şükran Çelik Hanımla evlenmiş ve bu evlilikten dört çocuk sahibi olmuştur. Uşak’ın çeşitli köylerindeki ilköğretim okullarında öğretmenlik görevi yapan Çelik, 1987 yılında Uşak Merkez Mehmetçik İlkokulu’ndan emekli olmuştur.
Emekli olduktan sonra da öğretmenlik görevini biraz daha farklı bir şekilde ve alanda sürdüren Halil Çelik; müzik, bağlama ve kabak kemane dersleri vermek amacıyla bir müzik dershanesi açmış ve pek çok öğrenci yetiştirmiştir. Bu öğrencilerinden bazıları Türkiye’deki çeşitli üniversitelerde bulunan konservatuarlara girmeye hak kazanmış ve bazıları mezun oldukları okullarda akademisyen olarak görev yapmaktadır. 1978 yılından itibaren, amatör olarak kabak kemane yapmaya başlayan ve halen Uşak’ta yaşamakta olan Halil Çelik; yurtiçi ve yurtdışındaki amatör ve profesyonel icracılara kabak kemane yapmaya devam etmektedir.
KABAK KEMANE’NİN TÜRK HALK MÜZİĞİ’NDEKİ YERİ:
Kabak Kemane, Türk Halk Müziği’nin, telli, yaylı ve deri kapaklı sazların tek örneğidir. Genellikle Güney Anadolu, Ege Bölgesi ve Marmara Bölgesi’nde kullanılan bir çalgıdır. Menşei Orta Asya’ya dayanmaktadır.1
Üç telli olan kabak kemaneye, dördüncü telin eklenmesi ile kabak kemane dört telli olmuştur. Tellerin ses düzeni ise, en kalın telden itibaren “LA–RE–LA-RE” şeklindedir. Piyanoya göre, “DO–FA–DO–FA” veya “Sİ–Mİ–Sİ–Mİ” olan bu akordu yapabilmek için, tellerinin en kalın telden itibaren bağlamada kullanılan, “Taşlanmış Kalın Sırma” (La) ve “Taşlanmış İnce Sırma (Re)” teli, 0.30 (La), 0.20 (Re), numaralı bağlama tellerinin takılması gerekir. Bugün ise, 4 telli kabak kemane ile birlikte, Halil Çelik tarafından yapılan 5 telli kabak kemane de kullanılmaktadır. 5 telli kabak kemaneye, 4 telli kabak kemaneden farklı olarak bir kalın tel daha ilave edilmiştir. Bu tel bağlamada da kullanılan “Bam Bam Teli”dir ve 5 telli Kabak Kemanenin akordu, “RE-LA-RE-LA-RE,” piyanoya göre ise, “FA-DO-FA-DO-FA” veya “Mİ-Sİ-Mİ-Sİ-Mİ” şeklindedir.
Geleneksel Türk halk müziği içinde çok önemli bir yeri olan kabak kemane, daha çok Teke Yöresi olarak bilinen bölgenin türkülerinin icrasında, yerel icracılar tarafından kullanılırken, iletişimin gelişmesiyle, ilk defa T.R.T. radyolarında, T.R.T. sanatçısı Emin Aldemir tarafından çalınmış ve sesi Türkiye’ye duyurulmuştur. Daha sonra, Türkiye’nin farklı bölgelerindeki insanlar tarafından da kullanılmaya başlanan kabak kemane, bugün her yörenin türkülerinin icrasında kullanılır olmuş ve hatta icracının çalım gücü doğrultusunda, farklı formlardaki müzik türlerinde de kullanılabilmektedir. Diyebiliriz ki, kabak kemane geleneksellikten, çağdaşlığa, yerelden ulusala ve ulusaldan evrenselliğe doğru bir yol çizmiş ve yoluna hiç durmaksızın devam etmektedir.
HALİL ÇELİK KABAK KEMANE YAPIMINI ÖĞRENMESİ:
Halil Çelik, kabak kemane yapımını öğrenmesi hakkında şu bilgileri vermektedir:
“İlk olarak ilkokul beşinci sınıftayken 1954-1955’lerde dayımlarla beraber bağlama ve cura yapmaya çalışmıştım. Hatta o zamanlar tel bulamadığımız için, yapmış olduğumuz saza tel yerine iplik(kendir ipi, kınnap) takmıştık. İki iplik takıyorduk, yani iki telliydi yapmış olduğumuz sazlar. Tabi ki, bunlar çok amatörce yapılmış çalgılardı. Köyde çoban olarak koyun otlatırken de birkaç defa dilli düdük yapmaya çalışmıştım. Daha sonra ilkokulu bitirdikten sonra Savaştepe Öğretmen Okulu’na gittim ve orada mandolin çalmayı ve zaten ilgili olduğum ağaç işlerini öğrenmeye başladım. 1968’de, radyo da kabak kemanenin sesini duydum ve ilgimi çekti. Canlı olarak ilk defa bir kabak kemaneyi İzmir Fuar’ında bir sergide gördüm. 1976 yılında amatör olarak kendi çalgı ihtiyacımı karşılamak için kabak kemane yapmaya başladım. Ölçülerini pek bilmiyordum, deneme yanılma yöntemiyle yapmaya çalışıyordum. 1987 yılına kadar amatörce yapmaya devam ettim ve o yıldan sonra arkadaşlarıma da kabak kemane yapmaya başlayarak profesyonelliğe ilk adımımı atmış oldum. Amatörlük dönemimde kabak kemaneye davul derisi takarken, profesyonellik dönemimde, kabak kemaneye davul derisi yerine, yürek zarı (dana kalbi zarı) takmaya başladım, bunun nedeni Kabak kemane sesinin daha içten ve yürekten gelmesini istememdir. Daha sonra kendi ölçü sistemimi, tekniğimi geliştirerek daha sağlıklı ve profesyonel kabak kemaneler yapmaya başladım.”
Görüldüğü gibi, Halil Çelik kabak kemane yapımı konusunda belli bir ustanın yanında yetişmemiş, ancak öğrencilik yıllarında belli bir çalgı yapım deneyimi kazanmıştır. Halil Çelik’in ustalığının arkasındaki temel olgu merak ve yaratma arzusudur. Bu yaratma arzusu, Türk insanının ihtiyaç duyduğunda ciddi bir araştırmaya girmesi ve sonuçta belli bir konuda uzmanlaşmasını sağlamaktadır.
HALİK ÇELİK’İN KABAK KEMANE YAPIM TEKNİĞİ:
Su kabağının şeklinin düzgün olması için, su kabağı dalında iken alt kısmının toprağa değmemesi gerekir, bunun için su kabağı armut büyüklüğüne geldikten sonra toprak ile temasta bulunmaması için asılarak büyütülmesi gerekir (Bk. Resim-1). Su kabağı; Antalya, Mersin ve İzmir gibi sıcak iklimli bölgelerde daha sağlıklı yetiştirilebilir, çünkü bu bölgelerde su kabağı dalında kuruyabilir. Su kabağını iki üç günde bir sulamak gerekir. İlk olarak Ekim ayında toplanan su kabağı kendi halinde kurumaya bırakılır. Dalından koparıldıktan sonra su kabağının üstünden bir yaz geçmesi gerekir ki, iyi bir şekilde kurusun. Tamamen kurumuş su kabağının ağzı (saplı kısmı), kabağın büyüklüğüne göre 8-12cm. çapında testere ile kesilerek açılır (Bk.Resim-2) ve içinde bulunan tohumu çıkarılarak, içerisi kurtlanmasın diye tinerlenir.
Halk Müziğinde Çalgılar Uluslararası Sempozyumu Bildirileri. İstanbul: Motif Vakfı Yayınları, ss.
Su kabağının içinde ki süngerimsi madde çıkarılmaz (Bk.Resim-3). Açılan kabağın ağzı, düz bir zeminde ağaç zımparası (80 kum zımpara) ile düzeltilir (Bk.Resim-4).
İkinci aşama, çalgının sap kısmını oluşturacak olan bölümdür. Uzunluğu 75cm., genişliği 4.5cm., derinliği 5.5cm. olacak şekilde gürgen, çam, dut veya elma ağaçlarından (gürgen ağacı tercih edilebilir) herhangi birisi bu ölçülerde kesilir. 75cm’nin 9cm.’si çalgının tellerinin takılacağı burguluk, 29.5cm’si çalgının seslerinin bulunduğu klavye, geri kalan kısım ise kabağın içinden geçecek olan bölüm ve diz üzerinde çalınmasına yarayacak olan ayaklıktır. Kabağın içinden geçecek olan kısım, klavyenin 2cm. aşağısında kalacak şekilde ayarlanarak kesilir.
Bu aşama da tamamlandıktan sonra, uzunluğu 75cm, genişliği 4.5cm’e ve derinliği 5.5cm’lik gürgen ağacının üzerine kabak kemanenin sap kısmının teknik resmi çizilir. Daha sonra hızarda kabaca kesilir. Klavyenin üst kısmı 2cm. oyulur ve vengi, gül veya meşe ağaçlarından birisi (vengi ağacı tercih edilebilir) bu kısma ağaç tutkalı ile yapıştırılıp preslenir (Bk. Resim-5). İyice kuruduktan sonra köşeli halde bulunan klavye zımpara ve törpü ile yuvarlanmaya başlanır (Bk. Resim-6). Yuvarlandıktan sonra ince zımpara ile elden geçirilir.
Hazırlanan tek parça halindeki bu sap kısmı, daha önceden ağzı açılmış su kabağının üst tarafından (klavye kısmı) 3cm, alt tarafından (kuyruk kısmı) 2.5cm aşağıda olmak üzere (bu farkın nedeni çekim payıdır), su kabağının içinden geçirilerek ağaç talaşı ve zamk ile monte edilir.( Bk. Resim-7-8) Daha sonra ince zımparası yapılır ve bunu takiben el fırçası ile de dolgu verniği yapılır.
Üçüncü aşama ise çalgının derisinin su kabağının üzerine gerilme işlemidir. Kasaptan alınan dana kalbi zarının yağı temizlenir ve kurutulur. Kurutma işlemi, herhangi bir su kabağının ağzına gerilerek yaklaşık 4 saat bekletilerek yapılır. Bu işlemden sonra yürek zarı ılık suda 25 dk. bırakılır ve böylece zar yumuşar.
Sap kısmı su kabağına monte edilen kabak kemanenin üzerine ağaç zamkı sürülerek yürek zarı kabağın üzerine gerilerek yapıştırılır ve raptiyelerle tutturularak 1 gün boyunca kendi halinde kurumaya bırakılır (Bk.Resim-9). Ertesi gün raptiyeler çıkarılarak, delikleri kapatılır.
Tellerin takılacağı burgu delikleri 6 numara matkap ucu ile delinir ve demir burgular takılır. Tellerin takılacağı alt tarak yapılır ve kabağın alt kısmına monte edilir (Bk. Resim-10). Tellerin üzerinden geçeceği alt eşik ve üst eşik(kelebek veya meşe ağacı) hazırlanır ve üst eşik, burgu kısmının alt tarafına monte edilir ve teller takılır. Çalgının alt eşik(köprü) ve üst eşik arası 32-33 cm. dir. Buna göre alt eşiğin yeri tam olarak belirlendikten sonra sesin daha
Halk Müziğinde Çalgılar Uluslararası Sempozyumu Bildirileri. İstanbul: Motif Vakfı Yayınları, ss. 232-
240, 2009.
236
çok çıkması için alt eşiğin(köprü) 2.5 cm. ile 5 cm. arasında bir mesafe de sigara ile köprünün iki ucuna gelecek şekilde iki adet delik delinir ve denemek için çalınır. Herhangi bir problem yoksa, teller çıkarılarak tekrar ince zımpara ile temizlenerek dolgu yapılır.
Daha sonra estetik görünüm açısında su kabağının üzerine ve sap kısmının arka tarafına çeşitli süslemeler yapılır. Bu süslemeler, asitat ve pilot kalemlerinin çeşitli renkleri ile çizilir (Bk.Resim-11-12) ve ustanın imzası niteliğinde olan sol anahtar motifli ağaç parça(kabak kemanenin sap kısmının yapımında tercih edilen ağaç), tellerin takılacağı kuyruk üzerine monte edilir ve kabak kemaneye parlak veya mat vernik atılır. Bu işlem sırasında zarın üzeri, ciladan korunması için yuvarlak bir karton ile kapatılır. Daha sonra zarın nemden etkilenmemesi için çok az parlak cila atılır ve kurumaya bırakılır. Ertesi gün teller yeniden takılarak çalmaya hazır hale getirilir.
En son kısım ise kabak kemanenin yayını yapmaktır. Yapılan kabak kemanenin ağacına uygun olarak ağaç tercih edilir. Uzunluğu 64 cm., genişliği 2 cm., derinliği 1.5 cm. olan bir ağaç kestirilir. Yayın teknik resmi üzerine çizilir. Ve kabaca hızarda kesilir törpü ile kaba hatları alındıktan sonra zımpara ile ince tesviyesi yapılır (Bk. Resim-13-14). Yapılan yaya takılması için at kuyruğu veya özel misine, küçük parmak kalınlığında hazırlanır. Bu kıl, yay yapımında kullanılmak için hazırlanan ağaca, uç tarafında açılmış olan delikten geçirilerek ufak bir ağaç parçası ile sıkıştırılarak tahta zamkı ve talaş karıştırılarak yapıştırılır. Daha sonra tarak ile kıllar taranır ve ikinci deliğe girinceye kadar dağılmasın diye birkaç yerinden kıllar bağlanır (Bk. Resim-15) ve dip tarafından önceden açılmış olan delikten geçirip, gerdirilerek ufak bir ağaç parçası ile sıkıştırılarak tahta zamkı ve talaş karıştırılarak monte edilir. Dolgusu yapılarak, cilası atılır (Bk. Resim 16). Böylece kabak kemane, yayı ile birlikte çalınmaya hazır hale gelir (Bk. Resim-17).
HALİL ÇELİK’İN KABAK KEMANE YAPIMINDA GETİRDİĞİ YENİLİKLER:
Halil Çelik’in kabak kemane yapımında getirdiği yenilikleri ve nedenlerini şöyle sıralamak mümkündür:
1. Kabak kemanenin “sap” kısmında yaptığı yenilikler:
“Daha önceleri kabak kemanenin sap kısmı ve kabağın içinden geçen bölüm ayrı ayrı parçalardı. Hatta kabağın içinden geçen bölüm daha kolay monte edilebildiği için demirden yapılırdı. Fakat bu kabak kemaneyi ağırlaştırıyor ve ayrı ayrı parçalar olduğu için bir müddet sonra birleştirilen bu parçalardan dolayı kabağın dengesi bozulabiliyordu. Ayrıca tellerin takılması da sorun olabiliyor ve akort problemi yaşanıyordu. Ben, demirin ağırlık yapmasından dolayı, sap kısmını ve kabağın içinden geçen kısmı tek bir ağaçtan yaparak,
Halk Müziğinde Çalgılar Uluslararası Sempozyumu Bildirileri. İstanbul: Motif Vakfı Yayınları, ss.
ağırlığı engellemeye ve denge sağlamaya çalıştım. Böylece, benim yaptığım kabak kemaneler yapımı bittiği ilk günden itibaren dengesini korumaktadır” (Bk. Resim-18).
2. Kabak kemanenin “tel sayısında” yaptığı yenilikler:
“Kabak kemane ilk zamanlar 3 telliydi, sonraları 4 telli oldu. Bu tel artışı kabak kemanenin ses sahasını genişletti. Oğlumun da kabak kemane icrası olmasından dolayı, biz de 4 tel olan kabak kemaneye bir tel daha ekleyip 5 telli kabak kemane yaptık. Böylece 5 telli kabak kemanenin ses sahası, 4 telli kabak kemaneye göre 5 ses daha artmış oldu. Bu geçiş pek çok kabak kemane icracısı tarafından olumlu karşılanıp, bu çalgıdan da edinmek istediklerini belirttiler” (Bk. Resim-19).
3. Kabak kemanenin “kapak” kısmında yaptığı yenilikler:
“Kabak kemane deri kapaklıdır. Bu durum bu çalgıya hem çok önemli bir özellik katarken, hem de bazı olumsuz özellikler de katmıştır. Şöyle ki; kabak kemanenin derisi havadan etkilenebilmektedir, bundan dolayı özellikle nemli havalarda akort problemi yaşanmaktadır. Özellikle kabak kemanenin usta icracılarından olan oğlum Özgür Çelik de, dış mekanlardaki icralarında kabak kemanenin bu olumsuz özelliğine maruz kaldıklarını belirtmiştir. En azından, dış mekanlarda ses sistemi kullanılarak yapılan icralar için, tahta kapak kabak kemane yaparak bu problemin önüne geçme düşüncesini paylaştık ve tahta kapaklı kabak kemane yaptım. Yapmış olduğum tahta kapak kemanelere, icracılar çeşitli özelliklerde ses manyetikleri takıp, ses sistemindeki icralarında hem akort probleminin önüne geçtiklerini hem de kabak kemanelerinin, dış mekanlardaki ses sistemlerinde, toplu çalım esnasında, ses problemi yaşamadıklarını belirtmişlerdir” (Bk. Resim-20).
4. Kabak kemanenin geliştirilmesi ile elde edilen, bu türden “yeni sazlar”:
Halil Çelik kabak kemane yapımının yanında, yine su kabağını kullanarak farklı çalgılar da yapmıştır. Bu çalgılar, yapım ve ses özellikleri açısından kendilerine özgü bir biçimdedirler. Usta, kendi icadı diyebileceğimiz bu çalgılara da kendince isimler vermiştir. “Tarbağ, Basname, Cütarudi, Gitarcudi” adlarını verdiği çalgılardan, Tarbağ ve Basname adlı çalgıları kısaca sizlere tanıtmak isteriz.
Halil Çelik’in 1997 yılında Uşak’ta yaptığı ve Tarbağ adını verdiği çalgı, iki büyük su kabağının birleştirilmesiyle, bir tarafı tahta kapaklı (gürgen ağacı), diğer tarafı da deri kapaklı (oğlak derisi) olarak yapılmıştır. Usta, bu çalgıda oğlak derisi kullanmasının nedeninin, bu büyüklükte dana kalbi zarının bulunamayışından dolayı olduğunu belirtmiştir. Mızrap ile çalınan bu çalgı, bağlama gibi yedi telli olup, Halil Çelik tarafından, her tel grubunun altına bir oktav yukarıdan dem sesi vermesi için sapın altından üç adet tel daha ilave edilerek farklı
Halk Müziğinde Çalgılar Uluslararası Sempozyumu Bildirileri. İstanbul: Motif Vakfı Yayınları, ss.
bir özellik kazanmış ve özellikle bağlama icracıları tarafından beğeni toplamıştır (Bk. Resim-21-22).
Basname adını verdiği çalgı ise, büyük bir su kabağı kullanılarak yapılmış ve kabak kemanenin bir oktav altında bir ses genişliğine sahip olabilmesi için çello telleri kullanılmıştır. Katlanabilir ayaklığı ile çello gibi yere dayanarak icra edilen Basname, kabak kemane gibi deri kapaklı olup, bu çalgının üzerine ise oğlak derisi gerilmiştir. Bunun nedeni ise bu büyüklükte dana kalbi zarının bulunamayışıdır. İki eşik arası, kabak kemanede olduğu gibi, 32-33 cm. olan bu çalgı, her kabak kemane icracısı tarafından rahatlıkla kullanılabilme özelliği açısından dikkat çekicidir. Halil Çelik 1998 yılında yaptığı bu çalgı ile, Türk halk müziği çalgıları içerisinde bas ses ihtiyacını karşılamayı düşündüğünü belirtmiştir (Bk. Resim-23).
Halil Çelik, geleneksel kabak kemane yapım tekniği yanında, günün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlara göre yaptığı çalgıda gerekli değişimleri yapabilen, “yaratıcı bir usta” olarak dikkat çekmektedir. Gelişen Türk halk müziği çalgıları içerisinde, yeni çalışmalar ve denemeler olarak dikkat çeken bu çalgılar, daha da geliştirilebilir.
SONUÇ:
Kabak kemane, Orta Asya’dan başlayan yolculuğuna, Türkiye’de devam etmektedir. Yerel bir çalgı iken, bugün ulusal bir çalgı haline gelen kabak kemane, T.R.T. Türk Halk Müziği Korolarında, Kültür Bakanlığı topluluklarında, amatör ve profesyonel Türk halk müziği korolarında, yapılan Türk halk müziği albümlerinde vazgeçilmez bir çalgı haline gelmiştir. En önemlisi de, Türk Müziği Konservatuarlarında birçok genç öğrenci tarafından çok tercih edilen bir çalgı haline gelmesi ve bu öğrencilerin kabak kemane eğitimi almaya başlamalarıdır. Bu çalgının evrensel kullanımda bir Türk çalgısı haline gelmesi ise, yapılacak çalışma ve üretimler sayesinde mümkün olacaktır.
Diğer taraftan, kabak kemanenin bu yolculuğuna devam edebilmesi, onu yaratan ustaların varlığına ve üretimlerine bağlıdır. Bir çalgının yapımcısı ve icracısı birbirinden ayrı düşünülemez. Bu bağlamda, tarihte görüldüğü gibi, icracıların çalım gücünün artması çalgıların da gelişmesi demektir. Bu gelişme, olumlu bir gelişme olmalıdır. Bu gelişmenin sürdürülebilir olması için, başta Ege Üniversitesi Türk Müziği Konservatuarı, Çalgı Yapım Bölümü olmak üzere, çeşitli konservatuarlarda kabak kemane yapım teknikleri akademik olarak, öğrencilere öğretilmektedir. Halil Çelik gibi çalgı yapım ustalarının, üniversitelerdeki genç kuşak çalgı yapım öğrencileri ve icracıları ile buluşturularak, yapım teknikleri tartışılmalı ve yapımda belli bir standart yakalanmaya çalışılmalıdır. Araştırmamızı kabak kemane ustası Halil Çelik’in, Atatürk’ün “Nutuk” adlı eserinden esinlenerek söylediği şu sözlerle tamamlamak uygun olacaktır:
“Sazların bağrında milletlerin kültürü durur, tellerine dokunabildikçe dışarı vurur.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HAFTANIN KEMANE SANATÇISI